30 Mart 2014 Seçimleri ve Türkiye’de Gidişat
«Dünyadaki yeni dalga savaştɪr.
Savaş, emperyalist sistemin olmazsa olmaz bir ürünüdür ve emperyalizm bugün her
zamankinden daha fazla dini/etnik/coğrafi sorunlarɪ kullanarak, ülkesel ve bölgesel
savaşa ihtiyaç duymaktadɪr. Bu ürün, yani savaş, olmadan sistemin varlɪğɪ
tehlikededir.
Fɪratta Yaşam, Sayı:40, 15-22 Kasım 1999)
Bu yazɪlarɪn tarihinden anlaşɪlacağɪ üzere en az 15 yɪldɪr bölgeye yönelik savaş senaryolarɪna dikkat çekmeye çalɪştɪm. Verilen çabamɪn görülmesi bir yana, zaman zaman düşüncelerim alay konusu bile yapɪldɪ. Bir arkadaşɪm bana, „Cumhurbaşkanɪ çözüm diyor, Başbakan çözüm diyor, Genelkurmaybaşkanɪ çözüm diyor, Apo ve PKK çözüm diyor. Sen halâ savaş diyorsun. Bu kadar insan çözüm derken sana mɪ inanalɪm?“ demişti.
Benzer görüşlerimi bu derneğin
bilgilendirme toplantɪlarɪnda da sɪk sɪk dile getirdim. Örneğin, 24 Haziran
2007’de ‘Türkiye Nereye Götürülüyor?’ bilgilendirme toplantɪsɪnda madde madde
düşünceler dile getirildi. Bunlardan 4., 5. 6. ve 7. Maddeler şöyledir:
Tehlikeyi savmak için
savaşlarɪ hazɪrlamak, uygulamak ve bu şekilde, birincisi; normal seyir
içerisine bɪrakɪlɪrsa sisteme karşɪ yönelecek başkaldɪrɪlarɪ, bu başkaldɪrɪlarɪn
toplumsal enerjisini kendisine zarar vermeyecek bir şekilde halklarɪ birbirine
boğazlatmeya kanalize etmiş olacak, ikincisi; silah depolarɪnɪ boşaltmɪş ve bu
arada yeni silahlarɪnɪ denemenin ve geliştirmenin fɪrsatɪnɪ bulacak, üçüncüsü;
savaşlarɪn neden olduğu enkazɪ ortadan kaldɪrmak için yatɪrɪm ve iş alanlarɪ
açmɪş olup fiziksel sɪnɪrlarɪna ulaşan ve çalɪşmaz hale gelen sisteme kɪpɪrdama
imkânɪ yaratmɪş olmak.
Çok kɪsa olarak dile getirdiğim bu düşünce,
günümüzde emperyalizmin temel egemenlik ve yaşamsal yönelimidir. Eğer bu
düşünce doğruysa, diyebiliriz ki, dünya egemenleri tüm güçleriyle savaş
senaryolarɪ hazɪrlamak ve hayata geçirmekle meşküller. Ve bu da doğruysa şunu
rahatlɪkla ekleyebiliriz: Dünya egemenleri, dünyanɪn şu veya bu bölgesindeki,
şu veya bu ülkesinde varolan sorunlarɪ çözmek değil, tam tersi bu sorunlarɪ
büyüterek ve yeni suni sorunlarda yaratarak kendi savaş stratejilerine kan ve
can vermek, sözkonusu sorunlarɪ daha da ağɪrlaştɪrarak hazɪrladɪklarɪ savaş
senaryolarɪna zemin ve malzeme olarak kullanacaklardɪr. Bu cümleler, dünyadaki
çeşitli gelişmelere de olduğu gibi, Ortadoğu’da da olup bitenlere, bu arada
Kürt Sorunu’na yaklaşɪmlarɪna da temel teşkil etmekte. Yani emperyalizm,
burjuva anlamda da olsa, ne Kürdistan Sorunu’nu ne de Filistin Sorunu’nu çözmek
istemekte. Ya? Bu bölgeye yönelik bölgede yaratmak istediği savaş senaryolarɪnda
ve geliştirilecek savaşta malzeme olarak kullanacaktɪr.»
(Sadık Kolusarı, Kuzey’deki
Son Gelişmeler ve Komünistlerin Tutumu, Kürt Solu 2, Ekim 1999)
«Peki ne oluyor? Türkiye'deki sistem ve devlet yapısı, sistem ve devlet
çalışanları tarafından sorguya çekilmiştir. Bu açıktır, Peki neden? Sistemi ve
devleti kesinlikle ve kesinlikle ileriye taşımak, ileri yönde (yani söylendiği
gibi demokratikleşme ve barış anlamında) ileriye götürme değil, yine kesinlikle
ve kesinlikle geriye doğru yani gericiliği, özellikle dini temeldeki ve
ırkçılığı/şovenizmi güçlendirmeyi temel alarak ülkeyi karanlığa, kargaşa ve
boğuşma ortamına götürmek istemektedir.ve açık söylemek gerekirse, bizim cephe
“destekleyelim mi desteklemeyelim mi? tartışmaları yaparken, götürmekteler de.
Bugün kü durum aydınlık için değil, karanlık uğruna, şeriat ve kavga uğruna
sorguya çekilmektedir. Karanlığa giderken en geniş kesimlerin desteğini alabilmek
toplumun özlemi haline gelen demokrasi ve barış kirletilerek kullanılmaltadır.
Bu gün gibi açıktır.
Bu oyunu görmeyen ilericiler tarihsel rollerini oynamayacak, tarihsel
sorumluluklarını yerine getiremeyeceklerdir. Bu oyunun bozulması, eğer
mümkünse, sadece ve sadece bu oyunu önceden görmek, teşhir etmek ve halkı
aydınlatmakla mümkündür. Tarihsel öngörümüz halk açısından hiç bir zaman bu
günkü kadar gerekli olmamıştır. Çünkü Anadolu, tarihinin en büyük tehlikesini
yaşamaktadır.»
(Sadık Kolusarı, Boğazlaştırmanın Temel Dinamikleri, Fɪratta Yaşam, Sayı:40, 15-22 Kasım 1999)
Bu yazɪlarɪn tarihinden anlaşɪlacağɪ üzere en az 15 yɪldɪr bölgeye yönelik savaş senaryolarɪna dikkat çekmeye çalɪştɪm. Verilen çabamɪn görülmesi bir yana, zaman zaman düşüncelerim alay konusu bile yapɪldɪ. Bir arkadaşɪm bana, „Cumhurbaşkanɪ çözüm diyor, Başbakan çözüm diyor, Genelkurmaybaşkanɪ çözüm diyor, Apo ve PKK çözüm diyor. Sen halâ savaş diyorsun. Bu kadar insan çözüm derken sana mɪ inanalɪm?“ demişti.
«4) Türkiye çözülmemiş ve çözülmek istenmeyen
çelişkiler yumağıdır. Bu çelişki ve sorunlar, dünya sermayesi ve onun kurumları
için planlarını uygulamakta bir zenginlik olarak görülüyor.
5) Darbeleriyle tanınan ve Türkiye halklarına
büyük acılar çektiren ordu iktidar değil, bir iktidar aracıydı ve halen de
öyledir. Ordunun geriye itilmesinden veya kenarda tutulmasından demokratikleşme
çıkmayacaktır. Baskıcı devlet ortamı yerine kaos ortamı hazırlanıyor. Kaos
ortamında halkların birbirine düşürülmesinin halkara çektireceği acı,
ordununkinden geri kalmayacaktır.
6) Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesinin önemli
nedenlerinden bir tanesi, Başbakan Erdoğan’ın ekibinden ve yakın arkadaşı
olması ise, diğer önemli bir neden bir önceki hükümette dışişleri bakanı olması
ve dünya sermayesi temsilcileriyle iyi bir kontak yaşamış olmasıdır, onlarla
tanɪşması ve onlarla hesap birliğine girmesidir.
7) Anlayacağınız Türkiye gidiyor, daha
doğrusu götürülüyor. Nasıl ki baskıcı devlet/ordu ortamı yerine gelecek kaos
ortamı daha iyi olmayacak ise, giden Türkiye yerine gelecek olanda mevcut
olandan daha iyi olmayacaktır.»
Diyeceksiniz ki, „yahu bizim
konumuz seçim“, ben de diyorum ki ağaçlardan ormanɪ görmeme durumuna düşmeyin.
Seçimlerle ilgili diyeceklerimi Karl Marks’tan aktarɪyorum:
«Kim ki iki burjuva hükümeti
arasɪnda küçük kötülük ararsa, kendisini (aynɪ büyüklükteki iki saman çuvalɪ
arasɪnda aç kalan) Buridan eşeği yerinde bulur; yani hangisinin daha çekici
olduğu iki çuval arasɪnda seçim yapmak değil, fakat hangisinin daha sert olduğu
iki sopa arasɪnda seçim yapmaktɪr.» SK almancadan çevirisi, 18. Brumaire, Marks-Engels Eserleri 8, s.
190
30 Mart 2014 yerel seçimleri
öncesi, seçimlerin sonucu hakkɪnda söylenecek en belirlgin söz, kürtler ile türkler
arasɪndaki gerginlik daha da büyüyecek/büyütülecek, buna uygun olarak da milliyetçi
uçlarɪn/partilerin oylarɪ ve güçleri belirgin şekilde artacak/arttɪrɪlacak, sürekli
güçlendirilan gerginlik ortamɪndan kürtlerin yol ayrɪmɪnda olduklarɪ netleşecek
ve fiziki yokedilmeden en fazla etkilenecekler ise topun ağzɪndaki aleviler
olacaktɪr.
Seçimler, yönetenlerin
yönetilenlere gidişatɪ onaylattɪklarɪ yerdir, diyerek söz ve tartɪşmayɪ katɪlɪmcɪlara
bɪrakɪyorum.
© 6 nisan 2014’de Kürt-Türk-İsviçreliler Kültür Derneği
KUTÜSCH’de yapɪlacak bilgilendirme toplantɪsɪ için hazɪrlanan tartɪşma
metnidir.